-
HASAN KUMRAL
Tarih: 29-03-2025 12:52:00
Güncelleme: 29-03-2025 12:52:00
“Ne kandil dağı, ne domuz bağı” bu slogan Türk Milletinin en gerçekçi düşünce alt yapısını yansıtıyordu. Bu nedenle de çok kısa zaman diliminde Sinan Oğan’a ciddi oy sağladı. Ama Sinan Oğan pek çok siyasetçi gibi kişisel menfatını her şeyin önünde tutarak “az çoğun yanına yakışır” dedi. Kendisine inananları, yol yürüyenleri Özdağ ile ortada bırakarak birisi CHP saflarına, biri AKP saflarına geçti. Kendi kişisel hesapları, siyasi çıkarları için Türk Milletinin gerçek beklentilerini heba ettiler, toplumda teslimiyet duygusu ve umutsuzluğu tekrar yerleştirdiler. 6’lı masa tiyatrosunu, CHP seçmeninin aptal yerine konularak siyasal dinci liboşların AKP’ye destek için meclise sokulmasını kaale bile almıyorum. Meral Ablanın hızlı manevrasının hakkını da vermek lazım. Son Cumhurbaşkanlığı seçimi tam anlamıyla kuklalar savaşı, kayıkçı kavgası tadında geçti. Her kes üzerine düşeni çok güzel oynadı, olan Türk Milletine oldu.
“Ne kandil dağı, ne domuz bağı” Türk Milletinin siyasi çizgisidir. Çünkü, siyasal dinciler ile ayrılıkçı unsurlar yüzyılı geçkin süredir ittifak halinde Türk Milletine düşmanlık yapmaktadırlar. Bu düşmanlık Türk Milletine yönelik olduğu için çözümsüzdür. Tek çare Cumhuriyetin kuruluş ayarlarına geri dönmek, Türk Milletini siyasetin, ekonominin, sanatın velhasıl her şeyin merkezine koymaktan geçiyor. “Her şey Türk için, Türk'e göre, Türk tarafından.” Şiarı hayata geçirilirse biz Türkler için Anadolu dahil bu beşeri alem yaşanır hale gelir. Aksi takdirde herhangi bir nedenle veya gerekçeyle bu çizgiden yapılacak sapmalar sadece Türk Milletine onulmaz zararlar verir.
CHP yönetiminin kafasını ellerinin arasına alıp düşünmesi gerekiyor. “Düşmanımın düşmanı dostumdur veya 24 saat siyaset için çok uzun süredir veya dün dündür bu gün bu gündür” gibi özürlü bakış açılarından vazgeçmesi gerekmektedir. Aydın da Efeler Belediyesi 1. Yıl kuruluş yemeğine katıldığımda masaların yarısının FETÖ taraftarlarınca doldurulduğunu üzülerek görmüştüm. Bunun bedelini hep birlikte ödüyoruz. İstanbul ve İzmir de PKK’nın siyasi uzantısını inkar etmeyen dağ bağlantılı DEM parti taraftarları ile kent uzlaşısı veya demokratik Türkiye gibi söylemlerle geçici de olsa iş birliği yapmak gelinen noktada CHP’yi terör ile iltisaklı hale getirdi. Ayrılık siyasal hareket opürtinisttir, ne işine gelirse onu yapar, siyasi ahlak veya istikrar beklemek ham hayalden öte geçemez. Terör bataklıktır, bataklığın etrafında dolaşsan dahi en azından kokusu bulaşır. Bu nedenle CHP’nin kesin olarak kuruluş ilkelerine dönmesi, siyasal ayrılıkçı hareketin her türlü temsilcisi ile arasına net sınır koyması zorunludur. Aynı husus her türlü yani Sünni veya Alevi veya başkaca din veya mezhepten veya dini oluşumdan siyasallaşmış hareket ve düşünce akımları ile de zorunludur. Ilımlı siyasal dinci sadece radikaller için sera veya bahçe olur. Yine demokrasi, kardeşlik, insan hakları vs hümanist söylemlerin arkasına saklanan ayrılıkçı terör örgütünün her türlü uzantısına karşı olmak zorunludur. Sayın İmamoğlu’nun Diyarbakır’da “Ben Türkiye adaletine güveniyorum” beyanı en hafif deyimle lacivertliktir. Türk Yargısı vardır, Türk Milleti vardır, Türk Devleti vardır gerisi ben Türk değil Türkiyeliyim düşüncesinin yansımasıdır. Sayın İmamoğlu Türk Milletinin değil de Türkiyelilerin Cumhurbaşkanı olmak istiyorsa kendi bilir…
19 Mart 2025 hukuk garabetinden sonra geniş kitlelerin meydanlara akması İmamoğlu sevdasından değildir. 23 yıllık yorgun iktidara karşı dipten gelen dalgadır. Gerçek vatansever Türk Milleti ayağa kalmak üzeredir. Değişik siyasi görüşlerden, sosyal ve kültürel sınıflardan, her yaştan, cinsiyetten insanlar meydanlarda. Bu gösterilerin ortak özelliği demokratik ve barışçıl olmasıdır. Münferit çatışmalar başta güvenlik güçlerinin keyfi, gereksiz ve orantısız güç kullanmasından ve bazı gerçekten marjinal olan grupların kendilerini ifade etme çabalarından kaynaklanmaktadır. Göstericilerin çok büyük çoğunluğu öğrenci, işçi, emekli ve kısmen memurlardan oluşmaktadır. Henüz köylüler ve memurlar tam olarak gösterilere iştirak etmiyorlar. En sevindirici ve olumlu yön ise ayrılıkçı siyasal hareket mensup kişilerin AKP ile flört etmesi nedeniyle meydanları karıştırmamalarıdır.
DEM Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, dün kendilerine yakın bir medya ajansına konuşmuş. Bakırhan, son süreçte DEM’in neden ortada görünmediğini şu sözlerle açıklıyor. “Biz CHP’nin eylemci kitlesi değiliz. Bizim partimizin böyle bir şeyi yok. Biz eleştiririz bu kararı ama bizim kendi, başka bir meselemiz var, bu meseleyi de aşan. Biz toplumsal barışı örgütlemeye çalışıyoruz.” İmamoğlu’nu da desteklemediklerini söyleyen Bakırhan, sözlerine şöyle devam etti. “İmamoğlu ile mücadeleyi bizim üzerimizden yürütmesinler biz İmamoğlu’nu desteklemedik, kent uzlaşısı başka bir şeydir.” Satış böyle yapılır, siyasi döneklik böyle tarif edilir umarım CHP’li arkadaşlar uyanır artık. Adamlardaki pişkinliği görüyor musunuz? CHP’liler kent uzlaşısından tutuklanmış, DEM’liler utanmadan “bizim başka meselemiz var”, “kent uzlaşısının İmamoğlu’yla alakası yok” diyorlar…
Yapılacak olan mitinglerin geniş kitlesel katılım ile gerçekleşeceği tahmin ediliyor. Toplumsal beklenti en yüksek seviyesine çıkacak diye düşünüyorum. Ama geçmişten gelen deneyimler tam anlamıyla umuda kapılmamı engelliyor. Şöyle ki, başta Sinan Oğan, Meral Akşener ve 6 lı masa olayları, geçmişteki Cumhuriyet mitingleri, gezi parkı olayları CHP’nin yakaladığı toplumsal muhalefeti yönetim yönlendireceği ve sonuna kadar götüreceği konusunda soru işaretleri taşımaktadır. Özgür Özel ve İmamoğlu şu anda lider olma yolundalar, liderliğin getirdiği yükü ve sorumluluğu kadrosu ile taşıyıp taşıyamayacağı kısa sürede belli olacaktır. Türk Milletinin yeniden hayal kırıklığı yaşamaya tahammülü yok, sorumluluk çok ağır. CHP ve AKP yönetiminin beklemediği bir toplumsal hareketlenme başladı, bu hareketlenmenin demokrasi ve meşruiyet içinde devam ettirilir, yükseltilirse erken seçim zorlanır. Aksi takdirde BOP tıkır tıkır işler, siyasal dinciler ve siyasal ayrılıkçılar ve mülteci adı altındaki yabancı teröristlere karşı Türk Milleti ölüm kalım savaşı verir. Gidişat ne yazık ki bu…
Binlerce yıllık tarihinde her daim kendi küllerinden doğan Türk Milletinin tekrar İstiklal marşı yazmak zorunda kalmaması umuduyla. Tanrı Türk’ü Korusun ve Yüceltsin. 28.03.2025
KUMRAL DEDE