www.ocianews.com/ bedava bahis bahis siteleri

içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

HALKINA VE VATANINA SAHİP ÇIKAN YÖNETİM İSTİYORUZ.

HALKINA VE VATANINA SAHİP ÇIKAN YÖNETİM İSTİYORUZ.

                     Arkadaşlar bugün her zaman olduğu gibi çok düşündüm ve ülkemizin son durumu ve belirsiz akıbetimizin durumu hakkında görüş ve düşüncelerimi kaleme almayı uygun gördüm.

                     Nedir bu siyasilerdeki adaletsiz hırçınlıklar ve haksız yere birbirini karalamalar, suçlamalar? Kendi suçlarını ört bas etmek için görevini layıkıyla yapmaktan başka bir gayesi olmayan diğerlerini ötekileştirmek ve suçlamak sizce hak mı? Halkın oylarıyla ama Belediyecilik, ama, Milletvekilliği, ama Cumhurbaşkanlığı için yarışanlar bu yarışlarında hakkaniyet dışına çıktıklarını gördükçe ve illegal yöntemlerle birbirlerini karalamaya girişmeleri vatandaş olarak bizleri fazlasıyla huzursuz etmektedir. Devleti yönetenlerin görevi halkın refah seviyesini korumak olduğu halde birbirleriyle kavga etmek, sataşmaktan asli görevlerini unutmuş durumdadırlar. Cumhurbaşkanlığı(tek adam) yönetim sistemiyle Milletvekilliğinin pasifize edildiği bir dönemde ve ülkemizin ekonomik olarak çöküş yaşadığı göz önüne alındığında 600 milletvekilin aldığı maaşlar da dikkate alınırsa acilen milletvekili sayısının azaltılmasının kaçınılmaz olduğu bir gerçek ortaya çıkmaktadır. Cumhurbaşkanlığı yönetim sistemindeki her bir Bakanlığın kendi sorumlu olduğu konularda halkın sorunlarına el atması gerekirken, halk geçim derdine düşmüş, 12-13000 Tl. emekli maaşı alıp, bir de 15000 TL. ev kirasını nasıl ödeyecek diye soran ve çare bulan bir yönetici görememek gerçekten üzücü ve bir o kadar da içler acısı bir durumdur. Öte yandan İstanbul Büyükşehir başta olmak üzere ülkemizin çoğu şehirlerinde geçim sıkıntısında ve açlık sınırının altında yaşam mücadelesi veren ailelerin imdadına yetişen ve halk lokantaları, halk marketler, halk kasapları ve emekli evleri açarak halkın evlerine bir nebze olsun ekonomik katkıdan başka bir amacı olmayan yerel yönetimlerin önünde engel olunması da ayrı bir içler acısı durumdur. Belediyelerin bu hizmetleri aslında iktidarın ilgili kurumlarının görevleri olduğu halde bu görevleri belediyelerin üstlenmesi takdir edilmesi gerektiği halde engel olunmasını bir türlü anlamış değilim. Vatandaş aç, yardım adı altında bankaları zengin edecek kararlar ile yüksek faizli kredilere yönlendirilen halk, yüksek faiz yükü altında ezilmekte ve bankaların esiri haline getirilmektedir. Konut ve iş yeri kiraları almış başını gidiyorken, 13000 TL. emekli maaşıyla 15000 TL. nasıl ev kirası ödeyebilir diye soran bir yönetim yok ortada!!!! Asgari ücret ilk çıkarıldığında işe yeni başlayan bir kişinin alacağı ücret olarak düşünülmüşken ve her yıl enflasyon oranında memur maaşlarında olduğu gibi arttırılması düşünülmüşken bugün on yıldır aynı iş yerinde çalışanların hala asgari ücret alması ne kadar doğru olabilir ki? Öte yandan yaklaşık 15 yıldır gündemde olan ve her seçim döneminde söz verilmesine ve iktidarın ilgili yöneticilerinin dahi haksızlık olarak gördüğü süresiz yoksulluk nafakasına hala bir çözüm getirilmemiştir. Diğer taraftan halkın büyük kin duyduğu on binlerce Mehmetçik, memur ve vatandaşın katili olan ve ülkemizin baş belası PKK terör örgütü ele başısı terörist Abdullah Öcalan’ın barış elçisi olarak ilan edilmesi ne kadar milli duygularla anlatılabiliriz ki!!!

Son olarak da gündeme getirilen iklim kanununu, dünya ülkelerinin çoğu katılmazken, ülkemizde kabulü için T.B.M.M. ‘ye taşınması an meselesi olan ve tarımı, hayvancılığı, teknolojiyi bitirmeye yönelik bir iklim kanunu türk halkına nasıl dayatılır, anlamış değiliz. Karbon salımına halkın veya hayvanların dışkıları, gazları değil, havadan , uydudan uçaklarla gizlice atılan kimyasallar, zehirler sebep olmaktadır. Bilim insanlarının da açıkladıkları gibi karbon zararlı olmadığı gibi yararlı olduğu her ortamda açıklanmaktadır. Buna rağmen neden bu israrla direttiğiniz iklim kanunu savunuyorsunuz. Türk olan, türk milliyetçisi olan hiçbir yönetici bu kanunu savunmaması gerekir. Lütfen ülkemizin geleceği gençlerimizi zehirlemeyelim. Ülkemizin geleceği için temel kaynaklarımız olan hayvancılık, tarım ve bunlara bağlı fabrikaları yerlileştirelim, ithalatı en aza indirebilmek için yerli üretimi arttıralım. Bu konuda gerçekten milli değerlerimizi koruyabilecek milliyetçi yönetimlere ihtiyacımız var.

              Bakın; siyasi parti temsilcileri, amacım asla siyasi her hangi bir partinin reklamını, yalakalığını yapmak değildir.  Halkını düşünen, vatanını ve milli değerlerini düşünen ve çalışacak iktidarlara acilen ihtiyacımız var. Bu düşünce dışında olan hangi parti olursa olsun, dışlanarak direk tüm siyasi partilerin şahsi veya parti menfaatlerini bir kenara bırakıp, kuvayi milli değerlerimizin dikkate alınarak bir araya gelmesi ve önümüzdeki ilk seçimde ülkeyi bu bataklıktan kurtarmak için tek yumruk olmaları kaçınılmaz ve önemlidir. Önce bu ülkeyi bataklıktan kurtaracak düzenlemelerin yapılmasını, daha sonra da görev paylaşımı ile bir bütün halinde ülkemizi layık olduğu refah seviyesine çıkarmayı hedefleyin ve görevinizi yapın. Yoksa yüz yıl önce kürt, çerkez, göçmen, abaza, alevi, sunni diye ayrım yapılmadan atalarımızın kazandığı bu topraklarda bırakın azınlık olmayı, tek bireyimiz dahi türk olarak kalmayacak. Lütfen bu sözlerimi hafife almayın ve acilen uyanın, uyumayanlar uyuyanları uyandırsın, cahilleri eğitelim. Cehalet çevremizdeki dış ve iç düşmanlardan daha tehlikeli ve en büyük düşmanımızdır.       Saygılarımla         14.04.2025

 

                                                                                                                                                                                                                                                                                              HALKIN SESİ

                                                                                                                                                                                                                                                                                             KAMİL SÜREN

YAZARIN DİĞER YAZILARI